23 Kasım 2012 Cuma

Boş Kalan Çerçeve

Bu yılın başları büyük şehri terk ediyorum taşra beni kendine çekiyor,belki de ben çekmesini istiyorum... Şartlar diyorlar "neyi gerektiyorsa onu yaptık" büyük bir devlet adamı gibi içimden konuşuyorum, oysa büyük olmak gibi derdim yok biliyorum... Ve dönüyorum, hem de o taşraya yıllar önce girdiğim ilk yoldan,en eski yoldan... Geniş ovaların arasından,fabrikalara çalım atarak dönüyorum... Bir fabrikanın önünden geçerken, her metal yığınına anlam yükleyen ben,içerdeki tek bir kişi için o fabrikaya da anlam yüklüyorum... "Az önce geçtim" diye mesaj atıyorum... Yalın bir mesaj gibi duruyor o an, ama bazen yalın olmak çok şeyi anlatıyor bu hayatta... ... Birkaç ay geçiyor, her şey yolunda -ya da ben öyle zannediyorum- başbaşa bir yemekteyiz! Özel bir yemek ama her zamanki hafif salaklığımla özel olduğunu direkt söyleyemiyorum! "Gelirken ne giyeyim?" diye mesaj atıyorum, çünkü ben özel insanlara sorarım ne giymem gerektiğini ve ortada özel insan yoksa sormam, ne giydiysem o der çıkarım meydana... "Gömlek giy" diye cevap atıyor ve ben de mavi bir gömlek giyiyorum! Alkolle arası yok ama rakı içiyor ve ben özenle rakı koyuyorum kadehine... Sonra ikinci kez özel olduğunu hissettiriyorum, ama salaklık devam ediyor bu sefer sosyal medyada "biz burdayız birlikteyiz " diye ilan ediyorum kendisine söylemiyorum, o sırada yemekler geliyor ve "salatayı karıştırır mısın" diyorum ve bir anne özeni ile slatayı karıştırıyor hoşuma gidiyor... Sonra ince saz meydana çıkıyor, ona uygun bir şarkı bulamıyorum oysa kendi adı müzikten gelen bir ad... Belki de ondan bulamıyorum, belki de yaşanacak birkaç şeyden sonra uygun şarkı bulmak daha anlamlı bilemiyorum... Bunu düşünürken, kemancı amcanın sesi susuyor ve tam arkamızdaki masadan bir kadın sesi yükseliyor..."Bırakma ellerimi..." kafamı tam çeviremiyorum çünkü bir yandan da göz ucuyla onu seyretmek istiyorum... Sonra şarkı bitiyor! Herkes alkışlıyor ama ben bu özel duruma en yakın masa olduğumuzun bilinci ile herkesten daha fazla alkışlıyorum... En sonunda gece bitiyor,günler bitiyor,aylar bitiyor... Boş bir çerçeve kalıyor! Zara-Boş Kalan Çerçeve

14 Kasım 2012 Çarşamba

Bütün Yollar Kapalı

Bütün yollar kapalı! Hiçbir yere gidemezsin..."Ama ben gitmek istemiyorum,varmak istiyorum,yolda olmaktan içimdeki göç eden-ve belki de edemeyen- adam olmaktan sıkıldım...Varmak istiyorum." Sana söylüyorum işte hiçbir yere gidemezsin hadi senin tabirinle konuşayım varamazsın! Çünkü yollar kapalı, hiçbir taşıt seni almayacak alsa da varamayacaksın bir yere... Çünkü sen istenmiyorsun,herhangi bir köşede önüne geçip,durduracaklar seni, geri döndürecekler hiçbir yere... O hiçbir yerde de hiç gibi kalacaksın! Buna alışmanı isterdim çünkü sen çok şeye alıştın, bu bir yere varamamana da alışırsın sanmıştım...Sen beni çok yanılttın,herkesi yanılttığın gibi... Herkesi yanılttın! Ve belki de bundan bir yere gitmene ya da varmana izin vermiyorlar artık... Yollar bir ara hep açıktı sana,sen gittin en doğru yolda yürüyeceğim diye tutturdun,herkesi üzdün,kırdın; oysa bir sürü yol vardı; herhangi biri ile varabilirdin en doğru yolu aramak neden senin için bu kadar mühim? Doğru yolu bulunca,hayatının tamamen doğru olacağını,yalansız,hatasız olacağını mı sandın... Oysa hayat öyle değil; senin şimdi baktığın uçurumun -hiçliğin orası işte- oradan öyle gözükmüyor; ve şimdi aramıza gelemezsin, çünkü yollar kapalı... İşte senin cezan bu! Aramıza gelememen... O kadar doğruluk peşinde koştun ki, uzaklardan aramıza başkaları da gelemiyor ama onların fildişi kuleleri var seninse yurdun olan bir uçurumun(*)... Bazen ısıtan bazen üşüten bir uçurum... Yollar kapalı, seni bir köşeden döndürecekler biliyorsun! Hiçbir yere gidemezsin...

(*)Cemal Süreya'nın "Uçurumda Açan" şiirinden benzetmedir.