28 Ağustos 2012 Salı

Bir Yağmur Anısı

yaz yağmuru şöyle odamdan içeri kokusunu ve cama vuran tıkırtılarını gönderince eski yağmur anılarına daldım, birden o meşhur şarkı geldi anılar yumağının dibinden...yağmurun elleri-yeni türkü, şarkının kendisi baştan aşağıya bir hikaye ya bizimkisi de bir anı, ama nedense bu şarkı üzerine çok anım olmasına rağmen;2003 yazına Enez'e gittim... eski bir dostla,eski bir dostun yazlığına 2 günlüğüne kaçtığımız o yaza... şarkının kendisi anı değil ama anının içinde öyle bir yerde çalmıştı ki... cumartesi hava iyiydi, ama orası Enez'di;batının en batısı, 5 dakikada işlerin değiştiği yer...öyle de oldu pazar sabahı (öğleni demek daha doğru) gri bulutlarla uyandık, ama ne bulutlar denize bizden önce girmeye başlayan bulutlar... aldırmadık çünkü aldırmaya lüksümüz yoktu; 2 günlüğüne geldiğin tatilin suyunu çıkarmak bir yerlerde yazılı olmayan bir kuraldı; haydi denize dedik... ve beklenen oldu akşamüstü hava patladı, şimşekler sert bir yağmur ama heyhat ben durmam yağmurda denize girmenin keyfi bir başkadır bilirim; koşarak suya girmiştim hadi ben deliyim bizim çocuklar da deli gibi peşimden gelmişti... kumsalda toplasan 10 kişi kalmış,diğerleri kaçmıştı...yaz yağmurundan kaçan insanoğlu başka nelerden kaçmaz ki... baya bir eğlenceden sonra; denizden çıkıp çoktan ıslanmış havluların ve tişörtlerin yanına gittiğimizde; artık terliklerimin yerinde olmadığını da fark etmiştim... embesilin biri 41 numara ayağı ile kaçarken benim 45 numara terliklerimi giymişti... sanırsın atom bombasından kaçıyor... şiddetini azaltan ama hala yağmaya devam eden yağmurla eve çıplak ayaklarla dönmek zorunda kalmıştım... eve vardığımızda verandada oturmuştuk,kimin aklına geldi hatırlamıyorum benim yeni türkü kasedini (evet o zamanlar kaset hala vardı,şimdiki gibi akıllı telefonlar yok,i-podlar,mp3 playerlar ise yeni yeni piyasaya çıkıyordu) kasetçalara koyulmuştu ve sonra bir anda yağmurun elleri çalmaya başladığında, verandada herkes susmuş;sanki yağmurun bir ayine ihtiyacı varmış gibi sadece şarkıya odaklanmış susmuştuk,uzun uzun sustuğumuzu ve yağmuru seyrettiğimizi hatırlıyorum; ve hala aklımdadır verandadan izlediğim o yaz yağmuru...

22 Ağustos 2012 Çarşamba

eski günlere doğru


ne kadar hazırlasanız da kendinizi bir şeylere gerçekleşince bir tuhaf oluyorsunuz.şu anda öyleyim tuhafım ve canım acıyor ve yüzyıl öncesinden kalma cümleleri yine duydum bugün.evet ben geri zekalıyım,salağım,bencilim,manyağım çünkü seviyorum.ellerimde ufalanan,kayıp giden bir sevgi... canım acıyor. daha önce çıkmış olduğum üst katlardan inmemek gerekiyordu ama bir kez daha denedim işte,bu sefer olur dedim ama olmadı.gene çıkmanın vakti geldi üst katlara! aşk zor bir şey ve herkes beceremiyor,ben beceriyorum ama aşık olmak için fazla iyiyim...oyunları,taktikleri bilmiyorum bildiğim tek şey   aşk için savaşmak,geniş topraklar feth etmek,herkesin birbirini sevdiği ülkeler kurmak! savaşıyorum ve yeniliyorum.Mücadele ediyorum,yenilgilerimi tarih yazıyor,yazacak... tarih aşklar için gerekli,yazılmalı çünkü geriye kalan hatırlanacak şeyleri kitaplar yazıyor... daha önce de olduğu gibi, o kitapları okudukları gibi,yaptığım savaşları daha sonradan anladıkları gibi...bu son yaptığım aşk savaşını da anlayacakları gibi...
bu sefer de yenildik,ölmedim ama yaralıyım,yorgunum... üst katlar beni bekliyor, her şey hazırdır orada,bıraktığım gibidir! aşkın olmadığı bir kat; onlar beni oradan indiremezler,bir gün belki yine kendim inerim...şimdi yorgunum  ve merdivenleri ağır ağır çıkıyorum...

merhaba aşksız,sevgisiz günler...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Siz Bende....., ..... ......, ........ .......

siz bende akşam,akşamda vapur,vapurda hüzzam
siz bende sokak,sokakta ağaç,ağaçta orman
siz bende turna,turnada bozkır,bozkırda tren
siz bende şarap,şarapta üzüm,üzümde gazel
siz bende Hayyam,Hayyam'da Neyzen,Neyzen'de Hallaç
siz bende dünya,dünyada gölge,gölgede zaman
siz bende vuslat,vuslatta hicran,hicranda umman
siz bende mektup,mektupta rüya,rüyada sonsuz
siz bende alem,alemde kaos,kaosta huzur
siz bende kuyu,kuyuda yusuf,yusufta zindan
siz bende çerağ,çerağda ateş,ateşte kıyak
siz bende hayret,hayrette makam,makamda derya
siz bende güzel,güzelde gülüş,gülüşte yeni
siz bende ada,adada zeytin,zeytinde kara
siz bende Granada,Granada'da Nar,Nar'da Lorca
siz bende Beyrut,Beyrut'ta Hamra,Hamra'da kırmızı
siz bende şehir,şehirde yağmur,yağmurda ceylan
siz bende güneş,güneşte avlu,avluda kumral
siz bende kuzu,kuzuda sürme,sürmede keder
siz bende Eylül,Eylülde rüzgar,rüzgarda mavi
siz bende varlık,varlıkta yokluk,yoklukta tamam
siz bende şaka,şakada ısrar,ısrarda devam
siz bende başka,başkasında ruh,ruhta pervane
siz bende nasip,nasipte heves,heveste arzu
siz bende aysar,aysarda esrik,esrikte göksel
siz bende şiir,şiirde Haziran,Haziranda aşk
siz bende.....,...... ...... , ......... .....
(şiiri dilediğiniz sözcüklerle sürdürebilirsiniz)

Haydar ERGÜLEN (Aşk Şiirleri Antolojisi-Kırmızı Kedi Yayınları-2011)

12 Ağustos 2012 Pazar

Yağmurun İyiliği



çocukların küllere karışması fena,
kendilerinin olmayan bir çocukluk
bulacaklar ve beni anlayacaklar orada!
çocukların beni anlamasına dayanamam,
korkarım en çok anlayanın en zalim
olacağından, korkarım çocuklar da...

sen küle bırak beni zalimlerin yağmuruna
kül insandan gelir, onu anlama, beni de...
yağmuru anla, o, tanrının iyiliğidir,
senin yağmurlu tanelerin düşseydi aklıma
bahçeme de iyiliğin düşerdi, şimdi kül
bahçesidir, yağmuru gezdirme, kötülük gelir...

tanrının başka bahçeleri de vardır
üzümler iyileşir gibi üzgünler de iyileşir
tanrının bahçıvan olduğu günlerden kalmadır

iyiliğin bahçesi: yağmura bak!
iyilik bir bakışta kendini gösterir...

iyisin, hem yağmur, hem bahçe gibisin,
tanrıyı seninle sevindir, unutma,
sevindirmek yağmurun iyiliğidir,
tanrıyı benimle üzme, zalimlerin
eline bırakma onu, küle bırakma!
o, yağmurun ve iyiliğin bahçesidir,
üzümü iyiliğe bırakır gibi
tutar senin de üzgün elini...

çocukların yağmura karışması iyi,
yeter ki beni anlamasınlar!
korkarım çocukların zalim olacağından,
yağmur dururken külü anlamalarından
korkarım, her zalimde bir çocuğa
rastlamaktan korktuğum gibi...

Haydar ERGÜLEN

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Rahatı Kaçan Ağaç


Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsim,rüzgarı,karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin

Melih Cevdet ANDAY

7 Ağustos 2012 Salı

Acıyor



Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut UYAR