12 Ocak 2013 Cumartesi

Köy Hayatı?

büyükşehirden taşraya kaçmak iyidir denir,peki taşradan nereye kaçılır?köye tabii ki... aslında bu taşra mevzusu biraz da insanın kendi içindeki şehir dürtüsüne ne şekilde cevap verebildiği ile alakalıdır,yani bir şehri ne kadar seviyorsanız ya da nefret ediyorsanız, o şehir sizin biçtiğiniz role bürünür! dün kaçtım biraz bu dürtüden biraz da şehrin kendisinden.atladım arabaya,sürdüm Sütlüce'ye...Mutlu'nun yanına,eski dost ve hayatın çemberinden biraz geçmiş güzel insan,üstelik yaşı daha 29! babasının işlerini devralmış,üniversite mezunu insan, İstanbul'u bırakıp köyde kasap,ızgara ve çevirme işini yapan genç girişimci...adamda ünvan çok sabaha kadar yazarım ama gerek yok daha fazlasına... Evdekiler de aile dostumuz sayılır,uzun yıllardır tanışırız; geleceğimi duyunca çayı koymuşlar ocağa,bir de kahvaltı hazırlamışlar...kahvaltı da kahvaltı,hemen hemen her şey hakiki,siz organik diyorsunuz... Mutlu bir de keçi peyniri bulmuş ki,hayatımda ilk defa yedim;yemelere doyamadım,müthiş bir tat!


Sütlüce; Ahmetbey kasabasından sonra Pınarhisar yoluna saptıktan sonra 5 dakikalık mesafede...Mutlu köyün meydanında zaten;bahar ve yaz aylarında oğlak çevirmesi ile meşhur! Mart'tan Haziran'a kadar oğlak çevirme var,neden süre kısa diyenlere çünkü o dönemler dışında oğlak çıkmıyor... ben o dönemi bekleyemedim gitmek için çünkü adamla oturup iki sohbet edemiyorum çevirme döneminde (tıklım tıklım içerisi ve bahçe) bu günlerde sadece köfte ve kuzu eti var ve çok da kalabalık değil akşamları köy ahalisinin yemek yiyip, kafayı bulduktan sonra da tavşan ve domuz avı muhabbeti yaptığı tipik bir Trakya köy meyhanesi kıvamında! evet kışın Trakya'da bir köy meyhanesinde iseniz duyacağınız şeyler bellidir:tavşan,domuz,av ve köpekler...dün gece olmayan av kültürüme yeni kelimeler kattım otururken...
ben misafir olduğumdan tabii her şeyi tatma imkanına sahip olduğumdan,ne varsa azar azar tattım ama ilk defa yediğim kuzu böbreğe, pişmeden önce karışık duygular ile bakarken piştikten sonra hayran hayran baktım!bence bu kuzu böbrek sakatatların şahı, biraz kekik ve tuzla yerken kendimi Vedat Milor gibi hissettim;adamın kuzu ile ilgili olan her münasebette gözlerinin ışıması ve yerken kendinden geçmesini dün iyice anladım...


ve kuzu eti tabii ki, on numara beş yıldız! yağı bile yeniyor ve hiç rahatsız etmiyor adamı,yanında da bir duble rakı,oh yarasın...

günün birinde köy hayatına geçeceğimi hissediyorum hatta biliyorum,köyde hiç büyümemiş olsam da; yaş biraz ilerlediğinde huzuru başka yerde bulamayacağım gibi... bahçeyi ek,birkaç tavuk,kuzu besle...sobanı yak,yazın bahçede rakı demlen...kuş sesi dinle ve birkaç kitap oku...he bir de bahçede söğüt ağacı şart!

Adres:Ömer'in Yeri Oğlak Çevirme
Sütlüce Köyü-Kırklareli

6 Ocak 2013 Pazar

Hikayem Paramparça


Taşralı ruhunu kaybetmediği sürece Emrah Serbes'i sonsuza kadar okuyabilirim... Galip İşhanı öyküsü de bu ruhun fazlaca öne çıktığı bir öyküydü ve enfesti...